Bazen sende bir şeyler eksik bir şeyler tuhaf bu hayatta demiyor
musun ?
Ben çok diyorum mesela. Böyle anlamıyorsun ama hissediyorsun.
Tarif edemiyorsun. Ama yaşıyorsun. Ne bileyim, annen biber dolması yapar
da böyle içinde bir şey eksikmiş gibi hissedersin. Kıyması mı kötü
desen tuzu mu az ya da baharatı fazla mı, bilemiyorsun ama yiyiyorsun
afiyetle. E sonuçta anne yemeğini sevmek zorundasın gibi. Ha anne yemeği
her zaman güzel gelir insana ama işte o tabağı elinin tersiyle itip
başka bir dolma isteyemiyorsun. Biliyorsun tabak değişse de o dolmanın
tadı değişmeyecek.
Kaç defa bu yüzden bunalıma girdin ? Kaç
defa şunu değiştirirsem her şey yoluna girer belki dedin ? Çok değil
mi ? Hah işte öyle zamanlarda bazı şeylerin elinde olmadığını
anlıyorsun. Akışına bırak ve yaşa diyorlar yani ecnebilerin dediği gibi
carpe diem , seize the day. Akışına bıraktığında bundan yıllar önce
gazetelerde okuduğum haber geliyor aklıma. Hani temizleme pompası ile
arkadaşının makatına şaka olsun diye hava basan abi vardı sonra şaka
kurbanı zat-ı muhterem hastaneye kaldırılıp ölüyordu bağırsak
patlamasından. Hayat size kimle, nasıl şaka yaptıracağını bilmiyor orası
kesin. Şimdi şakacı öküz aleyhisselam abimiz öldüğünde, cenaze
namazında, merhumu nasıl bilirdiniz diye hoca sorduğunda ne diyeceğiz
biz ? El Fatiha.
Bazen ayyaş bir müptezelin, uluorta sokağa işemesindeki rahatlığı istiyor insan. Umursamazca, düşünmeden.
Evet
bir şeyler eksik, bir şeyler tuhaf, arabanla hızla bir yere yetişmeye
çalışırken lastiğinin patlaması ve yedeğinin olmaması, son parasıyla
milli piyango bileti aldı ve büyük ikramiye ona çıktı haberine inanıp
gerçekten o son paran ile aldığın bilete bir bok çıkmaması, bazen çok
ihtiyaç duyduğunda ağlayacak bir omuz bulamaman ya da çok istediğin
filme girmeden önce, çıkanlardan filmin sonunu duyman gibi tam değil,
olması gerektiği gibi değil bazen iste.
Eksik bir şeyler.
Ha bazen
birileri yardımınıza koşmak ister sizdeki eksikliği gördüğünü sanıp.
Onların hayati bilmem kaç milyonluk puzzle ise, her parçayı yerli yerine
oturtmuşlar da 1 parçaları fazla gelmiştir. Hay bin kunduz ! İşte o
parçayı mabadınıza duhl ederler çaktırmadan. Sonra gözgöze gelirsiniz.
Oldu mu ye la şimdi !
Onun fazlasının sizin eksiğiniz olduğunu sanması ne acıklı !
“Senin
gezegenindeki insanlar” dedi Küçük Prens. “Tek bir bahçeye beş bin gül
dikiyorlar ama yinede aradıklarını bulamıyorlar…” “Evet bulamıyorlar”
diye yanıtladım onu. “Halbuki, aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum
suda olabilir” “Haklısın“ dedim. Bunun üzerine küçük prens şöyle dedi :
“Ama gözler gerçeği görmez ki. Yüreğiyle aramalı insan.”
Ruhu şad olsun Antoine de Saint-Exupéry ! Yoksa biz yüreğimizle arayamıyor muyuz artık ?
Eksik bu mu ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder