15 Şubat 2015 Pazar

Çatı

Mis kokulu Haliç’e bakan bir apartman dairesinde amcamlarla yaşadık biz. Ben bizim ailenin tek çocuğu, Yakup ise amcamın en büyük oğluydu. Yakup dışında iki tane daha kuzenim vardı ama Yakup ile yaşlarımız aynı olduğundan kardeş gibiydik. Hatta daha ileri gideyim Yakup benden bir gün önce doğmuş, babalarımız nasıl ayarlamış annelerimiz nasıl becermiş bilemiyorum ama bir nevi ikiz kardeş gibi doğurtulmuşuz. İsimlerimiz bile benzer o kadar ikiz, o Yakup ben Muzaffer.

Aynı evde iki ailenin yaşaması zor zannederler ama hiçte değil bence. Zaten mecburiyetten olmasa bence babamlar yine amcamlarla aynı evde yaşarlardı. Sadece oda sayısının azlığı nedeniyle sıkış tepiş yatılırdı, birbirimize ait bir odamız hiç olamadı, tuvalet ve banyo sırası biraz sıkıntıydı hepsi bu.
Yakupla 12 mize geldiğimizde ilk sigara denememizi yapmak istedik. Zaten amcamla teyzem dahil ailede herkes sigara içiyordu e bizimde içmememiz salaklık olurdu.
Annemin cüzdanından çaldığımız parayla bakkaldan afili bir sigara alıp, Yakupla kararlaştırdığımız gibi bizi kimsenin yakalayamayacağı mekan olarak seçtiğimiz apartmanın çatısına çıktık. Tek sorun vardı o da en üst komşumuz Türkan teyzeye yakalanmamak. Türkan teyze bildiğiniz radar gibiydi, alıcıları hep açık, dışarıdan gelen tehditleri sezebilecek kadar sezgileri kuvvetliydi, örümcek adam gibi yani.

Sessiz sedasız en üst kata çıktık, her şey yolunda, Türkan teyze uyanmadı. Çatıya açılan kapıyı az zorlayınca berbat bir gıııırççç sesi çıktı, o an, değil Türkan teyzenin duymaması bu sesi iliklerine kadar hissetmemesi imkansızdı. Yakuptan sessiz bir “şimdi sıçtık oğlum” sesi çıkabildi ben ise gözlerimi kapadım. Niye kapadıysam. Yaklaşık 2 dakika kadar yüzümüz kapıya dönük hiç kımıldamadık ve Türkan teyze dışarı çıkmadı, bu bizim için ilahi bir mucizeden farksız bir olaydı ki 2 gün sonra Türkan teyzenin o saatlerde sobadan çıkan gazla zehirlendiği ve oğulları tarafından bulunduğu haberini aldık. Allah rahmet eylesin.
Çatıya çıktığımızda yükseklik korkumun olduğunu anladım ama iş işten geçti bir kere bu yola baş koymuştuk ve o sigara bugün içilecekti !

Yakupla ana bacanın biraz uzağına konuşlandık. Karşımızda Haliç manzarası, burnumuzda bok kokusu sigara içmek için en ideal ortam gibiydi. Çakmak bende sigara Yakupta idi, e biz ortağız sonuçta. Yakup sigara paketini özenle açtı, sigara paketini burnuna tutup derin derin kokladı, ben de aynısını yaptım ama onun kadar zevk alamadım. Bir sigara bana verdi bir sigara da kendi aldı. Paketi cebine koydu, özenle, en kıymetli hazinemizmiş gibi. Her şey hazırdı, çakmağı çıkarttım tam çakacakken yüksek sesle bir gıııırççç sesi daha ! Hemen toparlanıp sigaraları cebimize koymuştuk ki üst komşumuz Hacı Selim amca elinde şangır şungur eden siyah poşetiyle çıkageldi. Ne talihsizlik !

- Ne yapıyorsunuz gençler burada ?
- Hiçç hacı amca öyle manzara seyredip, muhabbet işte, sen ?
- Ha ben de işte ikindi okundu mu okunmadı mı anlayamadım bir açık alana çıkıp dinleyeyim dedim.
- İyi bok yemişin (diyemedik)

Selim amca geçen sene eşinin zoruyla hacca gitmişti, her zaman sakallıydı ama öyle bize din dersi verebilecek kadar da bilgili değil gibiydi hani. Ha beş vakit namaz kıldığını biliyorduk ama jübileyi hacda yapacağını da tahmin etmiyorduk.
Selim amca yanımıza oturdu. O, elindeki poşeti saklamaya çalışırken şangır şungur ses gürültü yapıyor, biz ise elimizi cebimizden çıkartamıyorduk. Stresten elim terlemiş sigara yavaştan kendini koyvermeye başlamıştı.
Yaklaşık beş dakika kadar Hacı Selim amca, ben ve Yakup konu açamadık, öyle mal mal Haliçe bakarken bir gıııırççç sesi daha ! Hoppalaaaaa, iki yetişkin insan rahat rahat sigara içemeyecek mi burada ! Ben ne yalan söyleyeyim Türkan Teyze geldi sandım ama kikirtilerden onun olmadığını anladık. Gelen bizim alt katımızda oturan Ahmet amcaların, teknik üniversitede mimarlık okuyan oğlu Rıza abiydi ve yanında getirdiği kız.
Bizimle gözgöze geldiğinde muşmulaya döndü suratı şerefsizin. Anladık tabi çatıya kız atmaya çalıştığını bizden kaçar mı. Hacı Selim amca sanki bok varmış gibi buyur etti.

- Oooo Rıza hoş geldin. Sen de hoş geldin kızım.
- Hoşbulduk Selim amca, nasılsın ?
- İyilik sağlık be yavrum, ben de gençlerle muhabbet edeyim dedim. (yalana bak)

Bizden hiç hoş geldin beş gittin olmayınca Rıza lavuğu Selim amcanın yanına kız arkadaşı da onun yanına oturdu. İşin aslı sonradan anlaşıldı. Meğer Rıza kız arkadaşını Haliç in çizimini yapsın diye çatıya çıkartmış, ödevleri varmış. Bak bak bak yalana bak. Biz yemedik tabi.

Yaklaşık 10 dakika da Rıza abi ve müstakbel kırığı ile Haliç manzarasına sessssizzzce baktık. Benim gözüm hep kapıdaydı artık. Acaba daha kim gelebilir acaba ?
Allahım öleceğiz ızdıraptan bir şey olsun artık şu saçma ortamdan kurtulalım derken Hacı Selim amca sessizliği bozdu.

- Sigaranız var mı gençler ?
Ahanda anladı ! Gözümün önünden babamın kemeri, annemin terliği geçerken Yakup sanki piçliğin kitabını yazmış gibi ;
- Selim amca bizim de canımız bir bira çekti ki sorma, dedi.

Ben şoktayım, durum 1-1.

Selim amcayla biz birbirleriyle düello ya çıkmış kovboylar gibiyiz. Birimiz çekecek silahı ve kazanan o olacak ama işte silahlar sanki aynı anda çekilmiş gibi ne ateş edebiliyor ne de silahı kılıfına koyabiliyorduk. Neyseki iki tarafın birbirinden isteyebileceği şeyler vardı, belki bir uzlaşma olabilir miydi ? Sonra Selim amca ben ve Yakup’un kafası , Rıza abi ve kırığına çevrildi. Şimdi ondan ne istemeli ? Rıza abi duruma uyanmış olacak ki;

- Biz kaçalım Selim Amca dedi, hava bugün puslu bir şey görünmüyor.
- Tamam evladım tamam , babanlara selam söyle.

Oh şükür, kaldık mı baş başa.

Selim amca,

- Ya gençler sakın yanlış anlamayın beni biliyorsunuz hacıyım böyle günah şeylere girmem ama bakkal üç şişe bira verdi bana bizim kahvedeki arkadaşa götürmem için, ben de onu bulamayınca eve getirmek zorunda kaldım alın bunları siz için.
- Ya sorun değil Selim amca biz de çok bira içmiyoruz ama öyle birden canımız çekti. Ben de babama sigara almıştım ondan size ikram edeyim dedi Yakup.

Nihayet sorun çözülmüştü. Hacı Selim amca biraları eli titreye titreye bize verdi. Biz de ona bir dal sigara verdik. Biz biraları açıp içmeye başladığımızda Selim amca sigarasını bitirip bize hoşçakalın derken gözünden bir damla yaş aktığına yemin edebilirdik.

Hacı Selim amca, 3 yıl sonra sirozdan öldü. Meğer adamcağız karısının zoruyla gittiği hac vazifelerini yerine getirememiş, eski alışkanlığı olan gizli alkolikliği nedeniyle çok zor durumda kalmış. Halkalıdan alkol alıp Haliçte sote bir yerde içmek adama koymaz mı be.

Biz onu bu gizli yerinden ettiğimizden dolayı biraz suçluluk duyduk ama sonra geçti. İçmeseymiş o da.

Selim amca gittikten sonra biz birinci biraları bitirip, paylaştığımız üçüncü biranın da sonuna geldiğimizde asıl amacımızın sigara içmek olduğunu hatırlamıştık.
Sigaraları yaktık, bok gibiydi tadı içemedik, öksürdük, alışık olmayan bünyeye giren biraları kustuk.

- Bize göre değil bu işler Yakup dedim ben, ki o zamana kadar ettiğim en büyük laftı.

Başıyla beni onayladı. Bir daha kustu.

Bir daha hiç sigara içmedik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder