Bizim apartmanın bahçesini
çevreleyen duvarın üstünde oturup çekirdek çitlemek, Mahmut ben ve Kasım’ın en
sevdiği şeydi. Sevdiği şeydi diyorum bundan başkada hobimiz yoktu aslında.
Okuldan geldiğimiz gibi üstümüzü
çıkartıp edebi istirahatgahımıza kurulurduk. Yazarlardan, şiirlerden öykülerden
bahsederdik. Yok la yok, 13 yaşında üç ergen olarak futbol ve kızlardan başka
mevzuu mu vardı! Ha Kasım’ın Merve’ye aşkı nedeniyle köpek gibi uluduğu
dakikalar eeehh belki edebi sayılırdı ya
neyse.
Okuldaki kızlardan bahsederken
elimizdeki çekirdeklerin bir saniyede tüketilme sayısında gözle görülür bir
artış olmakla beraber kapıcı Hikmet abinin etrafı kirletiyoruz diye arada bir
hönkürmesiyle insani yeme şekline geri dönerdik. Hikmet abiyi severiz aslında,
bizim bahçedeki kiraz ağacına dalmamıza çaktırmadan izin veren oydu çünkü. O
dallama yöneticiye kalsa canım kirazlar dalında kurur kimseye yar olmazdı.
Rutin çekirdek yeme
seanslarımızın birisinde karşıdan ne idüğü belirsiz bir cismin bize
yaklaştığını fark edip, ulan uzaylı desen uzaylı değil dünyalı desen ııı ıhh o
hiç değil, hafiften bir tırsmıştık. Vücut insan ama kafayı tarif edemiyorduk.
Cisim dibimize kadar gelip “waaass appp meeen” diye bizi selamlayınca,
dünyamızı ele geçirmeden önce, bizimle iletişim kurmaya çalışan, ahanda
kardeşim biz burayı alacağız, tasınızı tarağınızı alın en yakın gezegene göç
edin, mesajını bize verecek, uzaylı kardeşimiz olduğunu anlamıştık.
-
Hakan ?
-
Heee benim.
-
Nooldu lan kafana ?
- Emo oldum olum ben olum, kızlar bayılıyo şimdi buna, böyle tek
gözümle bir bakıyorum içli içli hasta oluyolar.
-
Valla ne diyeyim Hakan hayırlı olsun valla.
Bu “hayırlı olsun” cümlesi,
elbette hiçbirimizin emonun ne olduğunu bilmememizden kaynaklanıyordu ki ben
bir kahkaha attım. Mahmut’un son cümlesi, bizim bakkal Ercan’ın, Neriman teyzenin
“Ercan biliyor musun bizim Aslının IQ su 145 çıktı” ya “ valla Neriman ne
diyeyim hayırlı olsun” cevabı kadar komik gelmişti ve ben o zaman da kahkaha
atmıştım. Aslı da liseden sonra o üstün IQ su ile Afrikalı bir seyyar saatçiye
kaçmıştı ama bu gereksiz bir ayrıntı.
-
Yok lan size gülmedim aklıma bir şey geldi de.
Ne yalan söyleyeyim Mahmut
uyanmasa ben tanımamıştım sidikli Hakan’ı. Bu sidikli Hakanın lakabı 10 yaşına
kadar altına işemesinden kaynaklanıyordu. Sonra bunun annesi babası, doktora mı
götürdü, psikologlara mı, hocaya mı bilmiyoruz, sorunun, okul fobisi olduğu
anlaşılmış, Hakan, zaten kaportacı olan babasının yanında çalışmaya başlamıştı.
Artık altına İşemiyor diyorlar ama soru işareti tabi.
Tabi “cool” luğumuzdan Hakan’a sormadık,
emo nedir ne iş yapar diye ama Hakan
giderken üçümüzün kafasında da söylediği tek bir cümle yer etti : “kızlar
bayılıyor”
Kızların bayılması üçümüzün emo
olmasına yetip artacak kadar geçerli bir nedendi aslında ama Kasım, Merve’nin
hoşuna gitmeyeceğini düşündüğünden pek yanaşmıyordu bu fikre. Tabi Kasım, Merve’nin
elini bazen tutabiliyordu, tabi Kasım, bizden kontör alıp Merve ile gecenin on ikisinden
sabah altıya kadar yazışabiliyordu bir ilişkiden başka ne beklenebilirdi ki ?
Ama zavallı ben ve Mahmut öyle miydi
? Ha bir keresinde Mahmut, bizim sınıfın en çirkin kızının elini tutmaya
çalışmış hatta becermişti ama bundan pek haz almamış, nasıldı abi ? sorumuza “gazı
kaçmış kola içmek” gibi saçma bir cevapla bizi geçiştirmişti.
Mevzuu kızlarsa artık bizleri
beğenmeleri için gerçek adımları atmamız gerekiyordu. Aslında ben bu sene yaz
başında bu adımı attım ve sanıyorum mahallenin, kot üzerine kolsuz t-shirt
giyerek bazen de gömleğimi pantalonumun üstüne salıp 3 düğmesini açarak,
kendime özgü bir tarz yaratmış en iyi giyinen kişisi olmuştum, havalıydım yani.
(sanırım)
Ama bir ayın sonunda, bu tarz,
bir kızın elini tutmama yetecek kapıları açmamıştı. Aslında kendimden emindim
bu yolla sonuca ulaşacağımı ama içten içe bir tedirginlikte yok değildi.
Mahmut’la kararlaştırdık, yarın
emo olacağız ! Ama ortada bir sorun vardı. Ben ;
-
Abi buarada biz tek gözümüzü bu kısa saçımızla
nasıl kapatacağız ! Yani saçımız kaşımıza kadar gelmiyor da !
Tabi sidikli Hasan babasının
yanında çalışmaya başlayınca, serbest bir şekilde saç uzatabilmiş, çakal oğlu
çakal emo olabilmişti. Hakan’ın sol gözünü kapatabilen ,arkası uzun ve jöleyle
yukarı iğne iğne diktiği güzelim saçları vardı. Lanet olsun lan kızlar
beğeniyor işte şuan eminiz.
- Haklısın. O zaman bu akşam berbere gidiyoruz ve
o saça en çok benzeyen tarzda kestirip yarın okula gidiyoruz var mısın !?
-
Varım lan !
O akşam Mahmut kendi berberi olan
Cici Ekrem Berbere, ben de babamın en yakın arkadaşı Memduh amcaya gitti. E bu
saatten sonra berber değiştirecek değilim.
- Memduh amca merhaba,
-
Oooo hoş geldin Davut, nasılsın ?
-
İyilik sağlık valla.
-
Nasıl keselim ?
-
Yine aynı Memduh amca , üç numara !
Yapamadım lan ! En yakın
arkadaşımı sattım. Şimdi nasıl anlatacağım Memduh amcaya ben şöyle olması için
şöyle kestireceğimde şöyle göz kapanacakta sonra kızlar elimi tutacak diye.
Hemen babama yetiştirir babam da ağzıma sıçar. Eeee , benim tarzım bana yeter. Hem
daha bir ay oldu bu tarz ile ortalıkta görünmem , daha oturacak tabi.
Gece uyuyamadım, hem en yakın
arkadaşıma kazık atmış olmam nedeniyle üzülüyor hem de aslında içten içe
emoluğun bana göre olmadığını anladığım için seviniyordum. Yalana bak ,aslında babam
nedeniyle yusuf yusuf ediyordum ama bilinçaltımı anca böyle etkileyebilirdim,
kendimi inandırmam lazımdı.
Ertesi gün Mahmut okula gelmedi.
Aklımda Ömer Seyfettin’in,
Kaşağısı sürekli gözümün önünde şekilleniyor, Mahmut’un, emo saçları nedeniyle
babasından azar yiyip kuşpalazı olup öldüğü gibi kötü kötü düşünceler beynimi
kemiriyordu. Ömrümü yedin Ömer Seyfettin !
Eve gider gitmez çantayı odaya
fırlattım ve dışarı çıktım. Kasım tünemişti bile duvarın üstüne ama Mahmut yoktu.
-
Kasım, Mahmut’u gördün mü ?
- Abi dün akşam aradı beni. Bu salak gitmiş
berbere tavuk kıçı mı, tavuk götü mü öyle bir şey yapmış saçlarını , babası da
bir güzel dövmüş, başı ağrımışmış o yüzden okula yarın gelmeyeceğim dedi.
Tavuk kıçı mı ? Vay hain, demek
ben evde vicdan azabı çekerken bu kendi kendine güzel plan yapıp, kendini tarz
beni şebek yapmaya çalışmış. İnsan arkadaşına bunu yapar mı lan !
Bir süre beklerken aslında
ikimizin de hataları olduğunu anladım. Zaten benim bir tarzım vardı sonuçta. O
da benim tarzımı kıskanmış ve öne geçmek için böyle bir plan yapmış olabilir.
Arka planda olmak her insana koyar sonuçta.
1 saat sonra Mahmut geldi.
İkimizde birbirimizin saçlarına bakıyorduk. İkimizde birbirimize kazık atmıştık
ve ikimizde pişmandık. Sessizliği Mahmut
bozdu;
-
Davut, acaba ben gerçekten emo mu olsam ?
-
Sus lan ye çekirdeğini.
Çok keyifli bir yazı... Hep küçük yaşlardan hikayeler, o zaman daha çok mu gözlem yapılmış?
YanıtlaSilBenim zamanımın küçüklük hikayesi değil ama büyüdükçe küçüklere yapılan gözlemler sanırım.
Sil