18 Şubat 2015 Çarşamba

Çekirdek



Bizim apartmanın bahçesini çevreleyen duvarın üstünde oturup çekirdek çitlemek, Mahmut ben ve Kasım’ın en sevdiği şeydi. Sevdiği şeydi diyorum bundan başkada hobimiz yoktu aslında.

Okuldan geldiğimiz gibi üstümüzü çıkartıp edebi istirahatgahımıza kurulurduk. Yazarlardan, şiirlerden öykülerden bahsederdik. Yok la yok, 13 yaşında üç ergen olarak futbol ve kızlardan başka mevzuu mu vardı! Ha Kasım’ın Merve’ye aşkı nedeniyle köpek gibi uluduğu dakikalar  eeehh belki edebi sayılırdı ya neyse.

Okuldaki kızlardan bahsederken elimizdeki çekirdeklerin bir saniyede tüketilme sayısında gözle görülür bir artış olmakla beraber kapıcı Hikmet abinin etrafı kirletiyoruz diye arada bir hönkürmesiyle insani yeme şekline geri dönerdik. Hikmet abiyi severiz aslında, bizim bahçedeki kiraz ağacına dalmamıza çaktırmadan izin veren oydu çünkü. O dallama yöneticiye kalsa canım kirazlar dalında kurur kimseye yar olmazdı.

Rutin çekirdek yeme seanslarımızın birisinde karşıdan ne idüğü belirsiz bir cismin bize yaklaştığını fark edip, ulan uzaylı desen uzaylı değil dünyalı desen ııı ıhh o hiç değil, hafiften bir tırsmıştık. Vücut insan ama kafayı tarif edemiyorduk. Cisim dibimize kadar gelip “waaass appp meeen” diye bizi selamlayınca, dünyamızı ele geçirmeden önce, bizimle iletişim kurmaya çalışan, ahanda kardeşim biz burayı alacağız, tasınızı tarağınızı alın en yakın gezegene göç edin, mesajını bize verecek, uzaylı kardeşimiz olduğunu anlamıştık.

-          Hakan ?

-          Heee benim.

-          Nooldu lan kafana ?

-        Emo oldum olum ben olum, kızlar bayılıyo şimdi buna, böyle tek gözümle bir bakıyorum içli içli hasta oluyolar.

-          Valla ne diyeyim Hakan hayırlı olsun valla.

Bu “hayırlı olsun” cümlesi, elbette hiçbirimizin emonun ne olduğunu bilmememizden kaynaklanıyordu ki ben bir kahkaha attım. Mahmut’un son cümlesi, bizim bakkal Ercan’ın, Neriman teyzenin “Ercan biliyor musun bizim Aslının IQ su 145 çıktı” ya “ valla Neriman ne diyeyim hayırlı olsun” cevabı kadar komik gelmişti ve ben o zaman da kahkaha atmıştım. Aslı da liseden sonra o üstün IQ su ile Afrikalı bir seyyar saatçiye kaçmıştı ama bu gereksiz bir ayrıntı.

-          Yok lan size gülmedim aklıma bir şey geldi de.
  
Ne yalan söyleyeyim Mahmut uyanmasa ben tanımamıştım sidikli Hakan’ı. Bu sidikli Hakanın lakabı 10 yaşına kadar altına işemesinden kaynaklanıyordu. Sonra bunun annesi babası, doktora mı götürdü, psikologlara mı, hocaya mı bilmiyoruz, sorunun, okul fobisi olduğu anlaşılmış, Hakan, zaten kaportacı olan babasının yanında çalışmaya başlamıştı. Artık altına İşemiyor diyorlar ama soru işareti tabi.

Tabi “cool” luğumuzdan Hakan’a sormadık,  emo nedir ne iş yapar diye ama Hakan giderken üçümüzün kafasında da söylediği tek bir cümle yer etti : “kızlar bayılıyor”

Kızların bayılması üçümüzün emo olmasına yetip artacak kadar geçerli bir nedendi aslında ama Kasım, Merve’nin hoşuna gitmeyeceğini düşündüğünden pek yanaşmıyordu bu fikre. Tabi Kasım, Merve’nin elini bazen tutabiliyordu, tabi Kasım, bizden kontör alıp Merve ile gecenin on ikisinden sabah altıya kadar yazışabiliyordu bir ilişkiden başka ne beklenebilirdi ki ?

Ama zavallı ben ve Mahmut öyle miydi ? Ha bir keresinde Mahmut, bizim sınıfın en çirkin kızının elini tutmaya çalışmış hatta becermişti ama bundan pek haz almamış, nasıldı abi ? sorumuza “gazı kaçmış kola içmek” gibi saçma bir cevapla bizi geçiştirmişti.

Mevzuu kızlarsa artık bizleri beğenmeleri için gerçek adımları atmamız gerekiyordu. Aslında ben bu sene yaz başında bu adımı attım ve sanıyorum mahallenin, kot üzerine kolsuz t-shirt giyerek bazen de gömleğimi pantalonumun üstüne salıp 3 düğmesini açarak, kendime özgü bir tarz yaratmış en iyi giyinen kişisi olmuştum, havalıydım yani. (sanırım)

Ama bir ayın sonunda, bu tarz, bir kızın elini tutmama yetecek kapıları açmamıştı. Aslında kendimden emindim bu yolla sonuca ulaşacağımı ama içten içe bir tedirginlikte yok değildi.

Mahmut’la kararlaştırdık, yarın emo olacağız ! Ama ortada bir sorun vardı. Ben ;

-          Abi buarada biz tek gözümüzü bu kısa saçımızla nasıl kapatacağız ! Yani saçımız kaşımıza kadar gelmiyor da !

Tabi sidikli Hasan babasının yanında çalışmaya başlayınca, serbest bir şekilde saç uzatabilmiş, çakal oğlu çakal emo olabilmişti. Hakan’ın sol gözünü kapatabilen ,arkası uzun ve jöleyle yukarı iğne iğne diktiği güzelim saçları vardı. Lanet olsun lan kızlar beğeniyor işte şuan eminiz.

-    Haklısın. O zaman bu akşam berbere gidiyoruz ve o saça en çok benzeyen tarzda kestirip yarın okula gidiyoruz var mısın !?

-          Varım lan !

O akşam Mahmut kendi berberi olan Cici Ekrem Berbere, ben de babamın en yakın arkadaşı Memduh amcaya gitti. E bu saatten sonra berber değiştirecek değilim. 

        -   Memduh amca merhaba,
 
-          Oooo hoş geldin Davut, nasılsın ?

-          İyilik sağlık valla.

-          Nasıl keselim ?

-          Yine aynı Memduh amca , üç numara !

Yapamadım lan ! En yakın arkadaşımı sattım. Şimdi nasıl anlatacağım Memduh amcaya ben şöyle olması için şöyle kestireceğimde şöyle göz kapanacakta sonra kızlar elimi tutacak diye. Hemen babama yetiştirir babam da ağzıma sıçar. Eeee , benim tarzım bana yeter. Hem daha bir ay oldu bu tarz ile ortalıkta görünmem , daha oturacak tabi.

Gece uyuyamadım, hem en yakın arkadaşıma kazık atmış olmam nedeniyle üzülüyor hem de aslında içten içe emoluğun bana göre olmadığını anladığım için seviniyordum. Yalana bak ,aslında babam nedeniyle yusuf yusuf ediyordum ama bilinçaltımı anca böyle etkileyebilirdim, kendimi inandırmam lazımdı.

Ertesi gün Mahmut okula gelmedi. 

Aklımda Ömer Seyfettin’in, Kaşağısı sürekli gözümün önünde şekilleniyor, Mahmut’un, emo saçları nedeniyle babasından azar yiyip kuşpalazı olup öldüğü gibi kötü kötü düşünceler beynimi kemiriyordu. Ömrümü yedin Ömer Seyfettin !  

Eve gider gitmez çantayı odaya fırlattım ve dışarı çıktım. Kasım tünemişti bile duvarın üstüne  ama Mahmut yoktu.

-          Kasım, Mahmut’u gördün mü ?

-         Abi dün akşam aradı beni. Bu salak gitmiş berbere tavuk kıçı mı, tavuk götü mü öyle bir şey yapmış saçlarını , babası da bir güzel dövmüş, başı ağrımışmış o yüzden okula yarın gelmeyeceğim dedi.

Tavuk kıçı mı ? Vay hain, demek ben evde vicdan azabı çekerken bu kendi kendine güzel plan yapıp, kendini tarz beni şebek yapmaya çalışmış. İnsan arkadaşına bunu yapar mı lan ! 

Bir süre beklerken aslında ikimizin de hataları olduğunu anladım. Zaten benim bir tarzım vardı sonuçta. O da benim tarzımı kıskanmış ve öne geçmek için böyle bir plan yapmış olabilir. Arka planda olmak her insana koyar sonuçta. 

1 saat sonra Mahmut geldi. İkimizde birbirimizin saçlarına bakıyorduk. İkimizde birbirimize kazık atmıştık ve ikimizde pişmandık.  Sessizliği Mahmut bozdu;

-          Davut, acaba ben gerçekten emo mu olsam ?

-          Sus lan ye çekirdeğini.

2 yorum:

  1. Çok keyifli bir yazı... Hep küçük yaşlardan hikayeler, o zaman daha çok mu gözlem yapılmış?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim zamanımın küçüklük hikayesi değil ama büyüdükçe küçüklere yapılan gözlemler sanırım.

      Sil