BMX
Alkol her kötülüğün anasıdır diye
bir laf vardır ya, işte ben bunu çok erken öğrendim.
Yaz tatilinde eğer yazlığınız ve
benim gibi gidecek bir yeriniz yoksa her gün rutin olarak başlıyor ve okul
açılıncaya kadar aynı sıradanlıkta devam ediyor.
Saat : 09:30 anne çemkirmesi ile
kalkma. Ulan tatildeyiz tatilde bırakta birinci sınıfın yorgunluğunu bari
uyuyarak atayım ama yook nerde, kalkılacak ve ekmek alınacak. Gözünü, bakkal
Haydar amcanın “ne haber lan keranacı ?” sorusunu cevaplayarak açmak nedir sen
bilir misin anne !?
Saat : 11:00 ev hanımı annemin
temizlik ritüeline iştirak etmek. Ulan ben erkeğim erkek ! Babamı hiç
televizyon tozu alırken görmedim ben ya da elektrikli süpürgeyle bilmem kaç
yıllık halıyı süpürdüğünü. Hadi onu geçtim halı püsküllerini çamaşır suyu ile
fırçalamak nedir ? Arkadaş, eşin, dostun komşun bırakta azıcık sarı görsün
onları.
Saat : 12:30 Zorunlu öğle yemeği.
Türlü varsa türlü, bamya varsa bamya. İlla sebze olacak ! Anam, canım anam
çilekeş anam bak ben daha 7 yaşındayım ulan, bi köfte patates yap di mi ama
yook illa içinde bilmem ne vitamini bulunan sulu zımbırtıdan yenilecek.
Saat 13:30 En sevdiğim apartman
bahçesinde takılma saati. Arada bir camdan annemin beni gözetlemesi olmasa ben
ne atraksiyonlar yapacağım ama insan korkuyor işte. Sonucu terlikle bitecek
hiçbir olaya tahammülüm yok.
Saat 17:00 ya da 20:00 Oyun
saatinin bitme saati ve eve dönüş. Neden iki saat dilimi çünkü annemin moduna
göre ya ikindi ezanı ya da akşam ezanına denk gelen geri dönüş çemkirmeleri
onlara göre ayarlanmış. Hoca Allahu Ekber der demez kurulu saat gibi
Haaaassaaaannnnnn ! Ne var ne ! Bok var Hasan Hasan Hasan. Yüce Rabbim günah
yazmasa kaldırtacağım ezanları ama işte neyse.
Bundan sonrası ise televizyon,
anne baba kavgası seyretme, komşular misafirliğe gelirse karne gösterme
seansları, “aaa takdir alamadın mı ?” sorusuna veremediğim nadide cevaplar. Ulan
hoca taktı bana taktı 4 sene daha bir başarı beklemeyin. “Büyüyünce ne
olacaksın?” sorusuna verdiğim her
misafire göre cevaplar. Mesela doktor komşumuza doktor, öğretmen komşumuza
öğretmen, işsiz komşumuza, senin gibi boş gezen olacağım diyordum ama bu en son
söylediğimin sonucu, misafir kapıdan çıkar çıkmaz babamın kahkahalarla
gülmesine annemin kulak mememe nadide tırnakları ile bir delik açması olunca
bir daha demedim.
Hayat rutindi işte.
Ne diyordum, alkol her kötülüğün
anasıdır.
Bir gün saat 14:30 civarında yine
bahçede bilimsel deneylerimden birini yaparken (ufak not : arıyı iple bağlayıp
evcilleştirilebilme güdüsü var mı diye kontrol ediyordum ama sokuyor şerefsiz
denemeyin) Yavuz bahçe kapısında belirdi.
Yavuz benim hem en iyi, hem en
kötü arkadaşım, hem çok iyi bir sırdaşım hem de hiçbir sırrımı vermeyeceğim
dostum. Ama iyi çocuktur. Bana bir kere biriktirdiğim Voltran kartlarından eksik
olan aslanı vermişti.
-
Naber Haso ?
-
İyidir Maykıl sende ne var ne bok ?
-
Canım çok sıkkın.
-
Nooldu lan ?
-
Hakanı gördün mü ?
-
Yoo
-
Babası bmx almış.
Beynimden vurulmuşa döndüm !
Hakan bizim can düşmanımız. Sınıfta Ezgi’ye aşık olduğunu aramızda ilk
söyleyebilen şerefsiz. Her türlü piçlik var bunda. Adam dövme bunda, jöle
sürmek bunda, okula yakasız gelmek bunda, teneke kutu ile futbol maçı
yaptığımızda pis burun ile gol atmak bunda, ulan teknik oyna azıcık biz de
biliyoruz öyle vurmayı ama ayakkabıya kıyamıyoruz, üstüne üstlük Ezginin buna
meyillenmesine ne demeli ! Nefret ediyoruz öyle böyle değil a dostlar.
İnanmak istemesem de Hakan adisi
bisikleti ile tam o sırada geçmez mi. Nasıl güzel bir şey nasıl mavi nasıl
bişey nası bişey Allahsız.
Oturduk bahçenin köşesine
götümüze baka baka. Adam hem başarılı hem şerefsiz hem şanslı hem her bişey.
Lanet ediyoruz kaderimize.
Yavuz çaktırmadan;
-
Annen camda mı ? diye sordu.
-
Sanane lan annemden
-
Oğlum bakıyor mu bize bişey getirdim onu
göstereceğim
-
Haa dur, bakmıyor.
-
Gel benimle
Arka bahçeye doğru koşar
adımlarla ilerledik. Eski kuyunun arkasında çalılık, gölge bir yere kurulduk.
Şimdi apartmandan bizi kimsenin görmesine imkan yoktu.
-
Ne getirdin lan ?
-
Bira
Ahanda !
-
Oğlum ben içmem onu anlarlarsa gebertirler beni
-
Karı mısın lan sen
-
Anlarlarsa anlasınlar, buzdolabından arakladım,
üzgünüz oğlum. Hem senin baban üzgün olduğunda içmiyor mu ?
-
Yok benim babam, her zaman içiyor. Üzülse de
sevinse de yani bir öyle belli bir nedeni yok içmesi için.
-
Lan oğlum Hakan diyorum, nefret ettiğimiz can
düşmanımız bize bu acıları tattırıyor, biz bir şey yapamıyoruz bıraksınlar da
bari biraz acımız hafiflesin.
Saatime baktım, ikindiye çok var.
-
Tamam lan.
15 dakikada birer birayı sıra ile
kafamıza dike dike içtik. Sonraki Birkaç saat ikimizde de yok. Kesit kesit
hatırladıklarım.
Ben /Apartmana giren doktor
komşuya : Nıbır lın dıktır komşu, doktor olmuşsun ama adam olamamışsın adam,
geşen gün çiçeklere gece sen mi işedin lan laaaaaaaannnnn. Sensin lan o ! ne
dedi lan Yavuz bu bana.
Yavuz / Bakkal Haydar amcaya : o
ekmekler bi daha bayat olsun senin ……..vurma lan.
Yavuz / apartmana giren
tanımadığım teyzeye : buban doğurmuş teyze seni, sakalın var valla. Sensin be
terbiyesiz. Sen git.
Maalesef Ben / Ezgilerin
apartmanının önü : Ezginin annesssiiiiiiii, Ezginin annnesiiiiiii, kızına sahip
çıkkkk ulaaannn. Bak söylüyorum o kız Hıkına kaçarsa çık üsülürsüüoon. Haaaa öyle
miiii sen de kızın gibisin hepiniz aynısınız, sen gir lan içeri kocan gelsin.
Yavuz ve Ben / Hakanın yolunu
kesip Hakan’ a gücümüz yetmediğinden bisiklete : uuulannn senn bu itin mi
olacaktın ! şerefsiz bmx adi hayvan. Makineleşmeyin lannn. Ne vuruyon lan
lannn.
Maalesef yine ben annemin
alışveriş yaptığı manav Ali amcaya : Ömmrümü yediniz ulan, o kabaklar senin sgdjkskal.
Söylersen söyle lan !
Maalesef yine ben / Girişteki
merdivenleri çıkamayınca Apartman yöneticisi hacı amcaya : sıkalına sıçimm senin
yöneticiiiiii, girişe yürüyen mirdivin yapmış , paralarımızı harcıyon laaannnn,
o paraları babam nasıl kazanıyor laaannnn (bundan sonra ufak çaplı ağlama krizi
ve Ezgiiiiiiiii haykırışı)
En son annemin beni soğuk su ile yıkadığını
hatırlıyorum.
Eve gelen şikayetler ,herkesten
özür dileme seansları annemin aklına olay geldikçe beni hırpalaması, babamın, bizim
çocuk olmadı yapamadık demeleri. Okul açılıncaya dışarıya çıkmama cezası.
Olay büyük olay. 1 ay boyunca
hani dar bir kazağı boynunuzdan çıkartırken kulaklarınız yanar ya hah onun gibi
içim,yüzüm,bedenim yana yana gezdim.
Yavuz’un durumu ise içler acısı,
babası kaportacıya vereceğim seni dedi diye 1 hafta ağlamış. (bana babam öyle bir
şey dese ağlama numarası yaparım kıyamaz bana.) Benden uzaklaşsın diye 1 ay
babannelerinin yanına Yozgat’a gönderdiler. Bok bulurmuş orda birayı.
Okul açılınca asıl sorunlarla
karşılacaktık ya neyse o da başka hikaye.
Bira içmeyin lan kötü bişey.
Hahahhaah koptum :) bira icinceki durustluk lazim mi degil mi hocam??:)))
YanıtlaSil